-Bazen Yok Olmak Hiç Olmaktan İyidir Olric..!!
- Yok'mu Olalım Efendimiz ?
-Varmıyız ki Olric ?..
Hüzne bulanmadan yaşanmıyor ki olric... İlk açılan yaranın bir daha kapanmayacağını… İlk kopan fırtınanın ömür boyu dinmeyeceğini… Hep ilk olanın ne varsa aniden değiştirileceğini nereden bilebilirdin ki Olric... Şehirler değiştiriyorum…Olric…"içimden şehirler geçiyor sen her durakda duruyor inmiyorsun"lara takılıp kalıyorum… Şehirler değişiyor olric… Ben değişiyorum… Değiştikçe kanıyorum… Dünya da değişiyor ... Bir yaşanmışlıklar olduğu gibi duruyor işte... "Sen yok desen de... Ay dolunay işte..."
- Nerede hata yapıyoruz Olric?
- Uygulamada efendimiz..
- Nasıl yani Olric?
- Hiç onun saçlarına dokunmak, sadece kokusunu hissetmek, sıcaklığını duymak yerine diğerleri gibi sadece cinsel obje olarak gördünüz mü?
- Hayır Olric..
- Çıkar gözetmeksizin, iyi de kötü de her şeyine razı olarak yanında oldunuz mu?
- Evet Olric..
- Onu Ondan çok sevmediniz mi? Ondan çok düşünmediniz mi? O gülerken bile gerçekten gülüyor mu diye kendi içinizi yemediniz mi? Saçının teline zarar gelse dünyayı ateşe vermediniz mi? Sesini duymakla bile eliniz ayağınız kesilmedi mi?
- Öyle Olric..
- Daha ne olsun Efendimiz?
- Ne yapmalı Olric?
- Özür dileyin efendimiz.. Onu ondan çok sevdiğiniz için, Onu ondan çok düşündüğünüz için, yeri geldiğinde anasından babasından çok koruyup kolladığınız için, zor anlarında çıkarsızca yanında olduğunuzda size minnettarken, yüzünde tebessüm varken unuttuğu için, kendinden korkup sizi sevmediği için, bunca sevgiye rağmen hala kaçtığı için, yalancı bakışlarla bakmayıp, yüreğinizin en derininden gelen sevgiyle onu sevdiğiniz için, canınızı bu kadar yaktığı için özür dileyin efendimiz..
- Ama Olric!
- Dileyin! Hata sizin efendimiz..
~ Özür dilerim ey yâr gönül tahtıma seni sultan eylediğim için..
Affet beni diğerleri kadar basit sevemediğim için..
-İçimi bir soğukluk kapladı Olric. Uzaktaki ülkemin, buzlar ülkesinin bir özlemi olacak bu Olric. Bu sahte
sıcaklık beni hiç ısıtmadı; şimdi anlıyorum bunu.
-Nefes alamıyorum Olric. Bu insanlar içinde kendime rol biçemiyorum... Ah Olric, ölemiyorum bile!
-Her Doğan Gün Parantez Açtı Gönlümüze Ömrümüze Beynimize .. Ama İçini Dolduramadık Olric Anlamını Kaybetti Parantez"in İçini Doldurduğumuz Tüm Sahici Sandığımız Cümleler...
-Tut ki güneş açtı.. papatyalardan taç yapar mı saçlarımıza?
- Bilinmez efendimiz... - Yıldız kaydığında diler mi bizimle olmayı? - Sanmam efendimiz... - Ben de sanmam... gidelim olric... -Gidelim efendimiz…...
Az´ım Olric...azımsanıyorum...azım sanıyorum!...
Gidip bir köşede biriktirme zamanım geldi de geçti bile…
Ki az zamanda ne şiirler biriktirmiştim içimde…
-Ben…Aşk belki... diyerek çıktım yola… Aşk belki… her bitenle başlayandı… Başlayamadım Olric!...
OĞUZ ATAY -TUTUNAMAYANLAR
The Merika
Plastik Kalplere İthaftır...
24 Temmuz 2014 Perşembe
10 Haziran 2014 Salı
ÖLÜMÜN DAYANILMAZ HAFİFLİĞİ
Talihsiz bir andı.O gün bir karar verdim ,bana ağır gelmeye başladı mı insan, kilo vermesini öneriyordum..Kendi etimi hafifletmeye başladım.Kimseye ağırlık olmasın diye..Az yiyerek,az sömürüyordum karşı tarafı.
Böylece hem formda kalıyor,hem de keşkelerimi azaltıyordum.Sonra anladım ki ,bu eti ağır olan insanlar, beni yiyormuş hiç keşkesiz.
Hazmedemedim bu yamyamlığı,İnsan bir başka insanı yermiydi hiç?..Sonra öyle bir an geldi ki ,bir gün birbirimizi taşımak zorunda kaldık.
Onlar benden önce ölüyorlardı bir bir, görüyordum..
Fazla ağır olacak gibiydi leşimiz,affettim sonra beni yiyen insanları.
Ölünce piş/şiş-manlık ödem yapmasın,beni taşıyacak olana yük olmasın diye.
Çünkü biliyordum,epey ağırdı..
Böylece hem formda kalıyor,hem de keşkelerimi azaltıyordum.Sonra anladım ki ,bu eti ağır olan insanlar, beni yiyormuş hiç keşkesiz.
Hazmedemedim bu yamyamlığı,İnsan bir başka insanı yermiydi hiç?..Sonra öyle bir an geldi ki ,bir gün birbirimizi taşımak zorunda kaldık.
Onlar benden önce ölüyorlardı bir bir, görüyordum..
Fazla ağır olacak gibiydi leşimiz,affettim sonra beni yiyen insanları.
Ölünce piş/şiş-manlık ödem yapmasın,beni taşıyacak olana yük olmasın diye.
Çünkü biliyordum,epey ağırdı..
7 Haziran 2014 Cumartesi
IV
28 Mayıs 2014 Çarşamba
DÖNENCE
Ya uzaklarda bir yerlerde türküler söyleniyordu hani.
Duyamıyorum!
Yıllarca bizimi kandırdın be güzel abi
Şerefsizim,kupkuru ağacın dalıyım yapayalnız, sapan olmaya müsait...Gelmedi o dönence!!!!!!!!!
Ben hala mal gibi bekliyorum,
Evcilleştirdiğim insanların doğaya özlem duymamasını......
Yalnızlık kötü şey abi.
Yalnızlık kötü şey abi.
5 Nisan 2014 Cumartesi
VİCDAN-I DİVAN
Çanakkale’de 17. Alay Komutanı Yarbay Hasan Bey, askerleriyle birlikte ilerliyordu. Kilitbahir köyünün ortasındaki meydan çeşmesine kadar geldiler. Çeşmenin önündeki Hasan Bey'in dikkatini bir şey çekmişti.. Üzeri yara bere içerisinde ve tüyleri dökülmüş bir köpek su içmek için çeşmeye yanaşmaya çalışıyor, onun bu perişan durumunu görenler taş atarak köpeği çeşmeden kovuyorlardı. Hasan Bey bu duruma çok üzüldü, atından indi köpeğin üzerindeki yaralara aldırmadan onu kucağına aldı ve çeşmenin yanına götürdü. Hayvana su içirdi, yaralarını temizledi. Ardından karnını doyurdu ve köpeği alarak yoluna devam etti. O günden sonra köpeği yanından hiç ayırmadı Hasan Bey... Adını da Canberk koymuştu. Canberk kısa zamanda tüm Mehmetçiklerin dostu olmuştu. Türk askerleriyle siperden sipere atlıyordu!Tüyleri yeniden çıkmış, yaraları ise bütünüyle iyileşmişti. Askerler soruyorlardı Hasan Bey’e:
“Komutanım, bu köpeğe neden bu kadar ilgi gösteriyorsunuz?”
Yanıt; “Yüce Allah’ın, kıyamette 'bu köpeğe neden merhamet etmedin?' demesinden korkuyorum!”
“Komutanım, bu köpeğe neden bu kadar ilgi gösteriyorsunuz?”
Yanıt; “Yüce Allah’ın, kıyamette 'bu köpeğe neden merhamet etmedin?' demesinden korkuyorum!”
Yaşamak tatlıdır. Bu tat yalnızca insana özgü değildir, bilmenizi isterim..
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)